Δευτέρα 31 Ιανουαρίου 2011

Orhan Veli Kanık - Hicret (Gülay Yılmaz)


HİCRET

I
Damlara bakan penceresinden
Liman görünürdü
Ve kilise çanları
Durmadan çalardı, bütün gün.
Tren sesi duyulurdu, yatağından
Arada bir
Ve geceleri.
Bir de kız sevmeye başlamıştı
Karşı apartmanda.
Böyle olduğu halde
Bu şehri bırakıp
Başka şehre gitti.
II
Şimdi kavak ağaçları görünüyor,
Penceresinden,
Kanal boyunca.
Gündüzleri yağmur yağıyor;
Ay doğuyor geceleri
Ve pazar kuruluyor, karşı meydanda.
Onunsa daima;
Yol mu, para mı, mektup mu;
Bir düşündüğü var.

Κυριακή 30 Ιανουαρίου 2011

(2-2-1) İŞTEŞLİK birbiri DÖNÜŞLÜLÜK kendi PEKİŞTİRME kendi

birbiri-
İnsanların birbirlerini tanımaları için en iyi zaman ayrılmalarına yakin zamandır.
'AK Parti ve CHP birbirlerinden besleniyor'.
Birbirimize yalan söylemeyiz.
Biz birbirimize benzeriz, Efes içeriz.
Durun,birbirinizi kıskanmayın,hepiniz aynısınız.

kendi
 Avrupa'ya gitseydim kendi kendimi bitirmiş olurdum.
Yani ben kendi kendimi üzüyorum. İstersem hiç üzmezdim, öyle mi?
Düşündükçe kendi kendimi yediğim bir noktadır bu.
Kendi kendime kendimle, ömrümle yaşamak düşmüş yanıma, doğum günümde.
Ve söz verdim kendi kendime.
Kendi kendime konuştuğumu fark ediyorum.

(2-1-3) ZORUNLULUK -mEk zorunda/mecburiyetinde, -mEyE mecbur, -kal

προσοχή!
στα zorunda/mecburiyetinde και mecbur το ρήμα δεν έχει κατάληξη με πληροφορία προσώπου!
στα πρώτα καταλήγει σε -mEk και στο τελευταίο σε -mEyE

ανάλογα, το zorunda kal- . και εδώ το ρήμα δεν έχει κατάληξη με πληροφορία προσώπου. Αυτή δηλώνεται στην κατάληξη του kal


Askerlik yapmak mecburiyetinde miyim?
Yargıyı konuşma mecburiyetinde bırakmamak lazım.

Pomaklar:Yunan devleti bizi Türkçe öğrenmeye mecbur bırakıyor.
Kadın eşinin ailesiyle aynı evi paylaşmaya mecbur mu?

Eşim astsubay olduğu için başımı açmak zorunda kaldım.

(2-1-2) GEREKLİLİK -mEk/-mE + iyelik gerek(-)/lazım

προσοχή στο "iyelik"
Daha zamanımız var. Acele etmemize gerek yok.
Bence Ali'nin senden özür dilemesi gerek yok. 
Geç oldu. Benim eve gitmem lazım. όχι gitmeliyim!!!

Bu filmi evlenmeden önce her erkeğin izlemesi gerekiyor.
Siz nazikçe 'Tamam tatlım, bir dahaki sefere biraz daha dikkatli olman gerek' diyorsunuz.
Dünya enerji sektörüne mutlaka girmemiz lazım.

Σάββατο 29 Ιανουαρίου 2011

(2-1-1) GEREKLİLİK KİPİ -mEli

Belki de en iyisi konuşmamalılar.
Lider tecrübeli, grubun isteklerini, sürüş becerisini anlamış olmalı, diğerleri de onun kararlarına uymalıdır.

hikaye
O cenazeye gitmeli miydi?

προσοχή είναι Onlar da gelmeli miydiler? και όχι Onlar da gelmeliydiler mi?

rivayet
Türkiye'de kus gribi varmiş, gitmeli miymis?

(1-10-2) ADLAŞTIRMA (+İYELİK)+DURUM -mE / -mEk / -(y)İŞ (+iyelik) + durum

ΠΡΟΣΟΧΗ!!!



ΤΟΠΙΚΗ (διάρκεια ενέργειας)
Duyarlı olmakta yarar var.
Oyunu terk etmekte haklıymış.
Yunanistan çit çekmekte kararlı.
Ancak polis memuru, davranışında hiçbir anormallik olmadığında ısrar eder.

ΑΦΑΙΡΕΤΙΚΗ (αιτία)
Turkcell bazı vatandaşaların tepkilerinden korkmuş ve ''Mustafa'' filmine sponsor olmaktan vazgeçmiş.
Bazı şeyleri sevip, bazı şeylerden nefret ederiz.
Ekmeğe zam yapmaktan korkar.
Kendimizi ifade etmekten neden çekiniyoruz?
Sohbet etmekten ve beraber bir hayat sürdürmekten mutlu olduk.
Maç izlemekten korkuyorum-hoşlaniyorum-bıktım.

ΔΟΤΙΚΗ (σκοπός)

Mustafacım nasılsın sesini duyduğuma memnun oldum.
Yarışmadan üç gün önce su içmeyi bırakmış.
Evlilik, birebir ilişkiler ve ortaklıklar gündeminizi meşgul etmeyi sürdürüyor.
Saatleri geri almayı unutmayın!
Dinleyerek öğrenmeyi sever.
Sevgiliyi sevmek için ya yakışıklı olmasını yada güzel olmasını bekleriz.
Ben yurtdışına gitmeyi düşünüyorum.
Havalar çok ısındı tekrar banyo yapmaya başlayacağım.
Yarın Türkiye´ye uzun bir yolculuğa başlayacağım.
Biraz daha oyalandıktan sonra dönmeye karar verdi.
Yaşadığı yerin Asia Minor sahilinde, Truva atının arasında olduğunu öğrenmeyi başardım.
Hayranları Yeni Tarkan'a alışmaya çalışıyorlar.
Dans etmeye bayılıyor.

Türkçe öğrenmek isteyen Amerikalılar kurslara gitmeye başladı.
Amerikalı bir arkadaşım Türkçe öğrenmek istiyor.
Yetkililere göre, yazın Türkiye'yi gezen Rus turistler, bir daha ki sefer için Türkçe öğrenmeyi tercih ediyor.

(1-10-3) DOLAYLI ANLATIM (emir kipi) “...” / -mE

η πιο απλή μορφή πλάγιου λόγου
μεταφορά της προστακτικής

(1-11-1) ULAÇLAR -(y)Ip / -mEdEn

συμφωνία υποκειμένου με το κύριο ρήμα

ανά περίπτωση μεταφράζεται "αντί να" "πριν" "χωρίς"

(1-11-2) ULAÇLAR -(y)ErEk , olarak

συμφωνία υποκειμένου
δηλώνει ταυτόχρονη πραγματοποίηση, τρόπο

το olarak εισάγει επεξήγηση ως εξής:
Türkiye'de daha önce turist olarak gelmiştim.
Türkçeyi yabancı dil olarak öğreniyorum.

(1-11-3) ULAÇLAR -(y)E...-(y)E

yapa yapa
gelmeye gelmeye
δηλώνει επανάληψη συγκεκριμένης ενέργειας
απαιτείται συμφωνία υποκειμένου με αυτό του κυρίου ρήματος της πρότασης

ΣΤΑ ΚΡΥΦΑ ΗΠΙΑ ΚΡΑΣΙ.
Ben kana kana sarap içtim.
εκτός από επανάληψη του ίδιου ρήματος χρησιμοποιούνται και παραπλήσια ή αντίθετα:
düşe kalka
ine çıka

ΤΑ ΠΑΙΔΙΑ ΓΕΛΩΝΤΑΣ ΠΑΙΖΟΝΤΑΣ ΜΕΓΑΛΩΝΟΥΝ.
Çocuklar güle oyna büyüyor.

(1-12-1) ULAÇLAR -mE (+iyelik) için / -mEk için

όταν το υποκείμενο της βοηθητικής πρότασης είναι διαφορετικό από αυτό του ρήματος της κύριας πρότασης, δηλώνεται στην κατάληξη

Για να μην πονέσουν τα μάτια σας χρησιμοποιείτε γυαλιά ανάγνωσης.
Gözlerinizin ağrımaması için okuma gözlüğü kullanın.

(1-12-2) ULAÇLAR -mEk üzere

μεταφράζεται "με σκοπό", "με πρόθεση", "για να"
πιο επίσημο από το -mek için
για μακροπρόθεσμους στόχους

Önce eksiklik duygusu yaratılıyor ve mutluluğa terfi etmek üzere önerilen ürün satılıyor.

δεν παίρνει πρόσωπο (πχ -men üzere) εκτός από όταν σημαίνει "είμαι έτοιμος να..." ή "όπου νά'ναι"
Oğlu okula gitmişti, eşi Ayhan ve kızı Zuhal de kapıdan çıkmak üzereydiler.
Artık Fransa topraklarından da çıkmak üzereydiler.

(1-12-3) BAĞLAÇLAR çünkü, bu nedenle, bu yüzden

Kötü hissediyorsun çünkü ilaçlarını almadın. (İlaçlarını almadığın için kötü hissediyorsun)

Maç iptal edildi çünkü yağmur yağdı. (Yağmur yağdığı için maç iptal edildi)

Ailesi bir araba kazasında öldü, bu nedenle büyükannesiyle yaşaması için Trabzon’a gönderildi.
Avrupa gezisine çıkmayı planladık. Bu nedenle, önümüzdeki hafta çalışamam.

Τετάρτη 26 Ιανουαρίου 2011

(2-12-1) ULAÇLAR -DΙk/-(y)EcEk + iyelik halde

παρόλο που / αν και / αφού κτλ

Sabun renkli olduğu halde neden beyaz köpürür?
Şimdi, sol kolunuzu yerle paralel olacak halde arkaya doğru açın.
Aradan bu kadar uzun zaman geçtiği halde sigarayı içerken öksürmedim.

Diye

Στα ελληνικά μεταφράζεται ως: "για να", "ως", "γιατί", "επειδή" κτλ
Καλύτερα κατανοητό με παραδείγματα:

Για να διαβάσει του έκανε δώρο βιβλίο.
Okusun diye ona kitap hediye etti.

Επειδή ήταν παιδί δεν τον άκουσαν.
Çocuk diye onu dinlemediler.

Σαν δώρο τι έφερε κοίτα!
Hediye diye aldığına bak!

H μητέρα του για να μη κρυώσει το παιδί από πάνω το σκέπασε [με] κουβέρτα.
Annesi çocuk üşümesin diye üzerine battaniye örttü.

Ο Χασάν φοβάται πολύ ότι θα πάρω κακό βαθμό στο διαγώνισμα.
Hasan sinavdan kötü not alacağım diye çok korkuyor.

κι άλλα παραδείγματα:
Tümamiral, 'Hükümet gitsin diye çok şey yapılabilir' demiş.
O bayrak oradan gidecek diye 3 saat içinde benzini alıp ekmek arası peynir yaparak oraya gittik.
Oraya gidelim, buraya gidelim diye dış geziler yürütülmez.
Rahat rahat giderim diye düşünüyordum.
Eve erken gideyim diye hazırlıklara başladım.

Efsane

ΘΡΥΛΟΣ
- Σύμφωνα με φήμες υπάρχει ένα κρυφό πέρασμα που φτάνει από το μπάνιο στη θάλασσα.
- Είναι θρύλος. Μέχρι τώρα δεν έγινε κάποιος που πήγε και ξέρει να γυρίσει.

Δευτέρα 24 Ιανουαρίου 2011

Ali Riza İle Ahmed'in Hikâyesi (Orhan Veli Kanık)

Ne tuhaftır Ali Rıza ile

Ahmed'in hikayesi
Birisi köyde oturur
Birisi şehirde
Ve her sabah
Şehirdeki köye gider
Köydeki şehire

Η ιστορία του Αλή Ριζά και του Αχμέτ
Τι παράξενη είναι η ιστορία του Αλή Ριζά
και του Αχμέτ

Ένας τους στο χωριό μένει
Ένας τους στην πόλη
Και κάθε πρωί
Αυτός της πόλης στο χωριό πηγαίνει
Αυτός του χωριού στην πόλη

Silme

Μη σκουπίζεις!
Θα τα έτρωγα αυτά!

Παρασκευή 21 Ιανουαρίου 2011

Oto yıkamacı

- Δουλεύω σε πλυντήριο αυτοκινήτων.
- Τι κάνεις στο πλυντήριο αυτοκινήτων;
- Κουτσουλάω αυτοκίνητα.

Τετάρτη 19 Ιανουαρίου 2011

Otelde

Receptionist (Resepsiyonist): Good evening. Can I help you? (İyi akşamlar. Size yardımcı olabilir miyim?)
Client (Müşteri): Yes, please. I'd like a room for the night. (Evet, lütfen. Gece için bir oda istiyorum.)
Receptionist: Would you like a single room, or a double room? (Tek kişilik bir oda mı istersiniz, çift kişilik mi?)
Client: A single room, please. How much is the room? (Tek kişilik bir oda lütfen. Oda‘nın ücreti ne kadar?)
Receptionist: It's $55 per night. (Geceliği 55 dolar.)
Client: Ok. I want a room. (Tamam. Bir oda istiyorum.)
Receptionist: Here's your key. Your room number is 212. (İşte anahtarınız. Oda numaranız 212.)
Client: Thank you. (Teşekkürler.)
Receptionist: Thank you. If you need anything, dial 0 for the reception area. Have a good stay. (Eğer birşeye ihtiyacınız olursa resepsiyona ulaşmak için 0’ı tuşlayın. Iyi konaklamalar.)
****

Let's go to the seaside.Haydi denize gidelim.

Ayşe - Today the weather is beautiful. (Bugün
hava çok güzel)

Ali - Yes, What are we going to take with us?
(Evet yanımıza neler alacağız)

Ayşe - Towels, Bathing suits and one or two
sandvwiches (Havlu, mayolar ve birkaç sand-
viç)

Ali - Don't forget to take something in order to
lay on sand (Kumun üstüne sermek için bir
şeyler almayı unutma)

Ayşe - Let's take some tea with us in a thermos
(Yanımıza bir termos içinde çay olalım.)

Σάββατο 15 Ιανουαρίου 2011

Kalemin uçu kılıcın gücü

Η άκρη της πένας δύναμη σπαθιού

Bu dünya bir değirmendir öğütür bir gün bizi

Αυτός ο κόσμος είναι ένας μύλος, θα μας αλέσει μια μέρα.

Akıl olmayınca başta kuru kafa neyler.

Όταν δεν υπάρχει εξυπνάδα τι να κάνει το ξεροκέφαλο

Dile gelen ele gelir

Τετάρτη 5 Ιανουαρίου 2011

Aşk Olsun

Χρησιμοποιείται όπως το "Α, στο καλό σου" ή "Α στην ευχή"

... είναι και τίτλος παλιάς τηλεοπτικής σειράς

Harbi mi?

... έχει την έννοια του: "αλήθεια;"
η καταφατική απάντηση είναι: harbi.