Τετάρτη 19 Ιανουαρίου 2011

Let's go to the seaside.Haydi denize gidelim.

Ayşe - Today the weather is beautiful. (Bugün
hava çok güzel)

Ali - Yes, What are we going to take with us?
(Evet yanımıza neler alacağız)

Ayşe - Towels, Bathing suits and one or two
sandvwiches (Havlu, mayolar ve birkaç sand-
viç)

Ali - Don't forget to take something in order to
lay on sand (Kumun üstüne sermek için bir
şeyler almayı unutma)

Ayşe - Let's take some tea with us in a thermos
(Yanımıza bir termos içinde çay olalım.)

Ali-Oh yes. İt will be good (Evet çok iyi olur)

Ayşe - It is said that tea is a good refreshment

in summer (Çayın yazın iyi bir serinletici ol-

duğu söylenir)

Ali - Are we ready? (Hazırmıyız?)

Ayşe - Yes.

Ali - We didn't forget anything, did we? (Bir şey

unutmadık değilmi?)

Ayşe - l don't think so. (Sanmıyorum)

Ali - Sure? (Eminmisin?)

Ayşe- Yes.

Ali -Well, where are the sun-glasses and the

shampoo? (Pekiyi, Gözlüklerle şampuan nerede)

Ayşe - Ohh, l'm sorry. (Aaa. Affedersin)

Ali - Just a moment we forgot to take the pa-

pers and the DENEYİM. (Bir dakika gazeteleri

ve DENEYİM'i almayı unuttuk.)

Ayşe - Come on, I'm ready (Haydi ben hazırım)

Ali - Shall we go by bus? (Otobüsle mi gidece-

ğiz?)

Ayşe - The train is more comfortable. (Tren da-

ha rahat.

Ali - Do you know the schedule of the train?

(Tren tarifesini biliyormusun?)

Ayşe - l think. there is one at 2 past 9. (Sanırım

9'u 2 geçe bir tane var.

Ali - Let's walk to the station following the

seaside (İstasyona sahilden yürüyelim)

Ayşe - O. K. (Peki)

Ali - There aren't any clouds in the sky. (Gökte

hiç bulut yok)

Ayşe - It is a wonderful - day. (Ne-

fis bir gün )

Ali - What is the time (Saat kaç?)

Ayse - It is 7 to 9. ( 9'a 7 var)

Ali - Let's hurry up (Acele edelim)

....

Ali - l bought the tickets (Biletleri aldım)

Ayşe - Are they return tickets (Gidiş dönüş mü?)

Ali - Yes they are. (Evet Öyle)

Ayşe- Look the train is coming (Bak! Tren ge-

liyor)

Ali - Run, Again it is a short train (Koş, gene

kısa tren)

Ayşe - How crowded it is (Ne denli kalabalık)

Ali - l hope it is will be empty in Bakırköy (Uma-

rım Bakırköy'de boşalır.)

Ayşe - Do you see the tourists at the back? Did

you see the way that man is looking at the girl?

(Arkadaki turistleri görüyor musun? Şu adamın

kıza nasıl baktığım gördünmü?

Ali - Yes, l think they are English (Evet, bun-

lar İngiliz galiba)

Ayşe - Perhaps but they may be Polish anyway

(Belki, fokat Polonya'lıda olabilirler)

Tourist - Baeqeerköeey?

l. Vatandaş - Ne diyor yahu bu?

II.Vatandaş - Hah hah haaa! Bakırköy'de ine-

ceklerde onu soruyor.

Ali - Come on,let's help them (Haydi onlara yar-

dım edelim.)

Ali - (to the tourist) What can l do for you? (Si-

zin için ne yapabilirim)

Tourist - l want to get off in Bakırköy (Bakır-

köy'de inmek istiyorum)

Ayşe - What are you going to do in Bakırköy?

(Bakırköy'de ne yapacaksınız?)

Tourist - We'll go to Ataköy Beach from there

(Oradan Ataköy Plajına gideceğiz.)

Ayşe - Excuse me, l can give you the name of

a better place (Bağışlayın, ben size daha iyi bir

yer adı verebilirim)

Tourist - ...............

Ayşe - I'm a Tourism Volunteer and this is my

identification card. (Ben bir turizm gönüllüsü-

yüm ve işte kimlik kartım)

Girl - Ohh you are an official (Aaa, siz resmi

görevlisiniz)

Tourist - I'm sorry for my hesitation, but there

are so many people willling to deceive us. In

Italy they stole our luggage and in Kapaliçarşı

sı Helga was almost fucked. (Durakladı-

ğım için özür dilerim fakat bizi aldatmak iste-

yen o kadar çok insan var ki. İtalya'da eş-

yalarımızı çaldılar, Kapalıçarşı'da ise Helga ner-

deyse s..........yordu.)

Ayşe- I see, Is she your girl friend. (Sizi an-

zi anlıyorum. Bu kız arkadaşınız mı?)

Tourist - We are just married, and my name

is Hans. (Biz yeni evliyiz, benim adım Hans)

Ali - Then you're both from Germany. (O halde

siz ikinizde Almansınız.)

Hans - That's right. I'm from Berlin ond Helga

is from Munchen.(Doğru, Ben Ber-

lin'liyim Helga ise Münih'li)

Ayşe - Are you students? (Öğrencimisiniz?)

Helga - l'm an English teacher and Hans is loo-

king for job. (Ben İngilizce öğretmeniyim, Hans

ise iş arıyor)

Ali - That means there are also unemployed in

your country. (Demekki sizin ülkenizde de işsiz-

lik var)

Helga - Ohh, unfortunately there are, After the

school I looked for jobs for 8 months. (Evet, ne

yazık ki var, Okuldan sonra ben sekiz ay iş ara-

dım.)

Ayşe - But it can't be as much it is in my country

because the estimated number of unemployed

in our country is 8 millions plus the immigrant

workers in your country. (Fakat bizim ülkede

ki kadar yüksek olamaz, ülkemizdeki işsizlerin

tahmin miktarı sekiz milyon, bir de buna sizin

ülkenizdeki göçmen işçileri katmak gerekiyor)

Ali - Cigarette? and You. (Sigara ya siz?)

Helga and Hans - Thank You, thanks. (Teşek-

kürler)

Ali - I believe that the main cause of unemploy-

ment is the arms race. (inanıyorumki işsizliğin

asıl nedeni silahlanma yarışıdır)

Helga-What a nice thing it is to defend peace

and share the common ideas insipite of being

the youths of different countries (Değişik ülke-

lerin gençleri olmamıza karşın barışı savunma-

mız ve ortak idealleri paylaşabilmemiz ne güzel

şey!)

Ayşe - We are coming to Florya! (Florya'ya ge-

yoruz)

Ali - There are beaches in Florya but they are

overcrowded so we will take you to the Muni-

cipal Camping, if you like you can go to the neighboring

tourist camping (Florya'da plajlar

var fakat çok kalabalık, o nedenle biz sizi Bele-

diye Kampına götüreceğiz, eğer isterseniz kom-

şu Turist kampına da gidebilirsiniz.

Helga- Is there anarchy in Municipal Camping.

(Belediye kampında anarşi var mı?)

Ayşe - Ohh. No, (Hayır)

Ali - Let's go then. (O zaman haydi gidelim)