Δευτέρα 28 Φεβρουαρίου 2011

O kadın - Münir Nurettin Selçuk

"Demedim hiç ona kimsin ve nesin sen ne adın
Niye yıllarca hayalimde süründün yaşadın
O kadın ah o kadın ah o kadın ah o kadın
Niye kahrın bana düşmüş niye ellerde tadın"

Κυριακή 27 Φεβρουαρίου 2011

Köprüyü geçinceye kadar, ayıya dayı de ...

Μέχρι να περάσεις τη γέφυρα θα πεις την αρκούδα θείο...
το ayı με το dayı κάνουν ομοιοκαταληξία...

παροιμία αντίστοιχη με το "θα πεις το δεσπότη Παναγιώτη"





Τρίτη 22 Φεβρουαρίου 2011

Askerlerin belge diyaloğu

http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/02/21/askerlerin_belge_diyalogu#

6 Aralık'ta Gölcük'teki Donanma Komutanlığı'nda zemine saklanan belgelerle ilgili sözkonusu birlikte görev yapan iki astsubayın dinlemeye takıldığı iddia edildi. İnternette yayılan ses kaydındaki çarpıcı diyaloglar:

"MALZEMELERİ BİLİYORUZ ZATEN YILLARDAN BERİ KALAN ŞEYLER, ALTTA OLDUĞUNU ZATEN HERKES BİLİYOR"

Birinci Kişi: Dün işte Emniyet müdürlüğüne gittik şu çıkan şeylere ne deniyor ona açılıyor ya şeyler işte onun için gittik.
Tahmin edebiliyorsundur sen de azçok, adamlara yıllardan beri şey yaptık kimsenin şeyinde olmadı.
İkinci Kişi: Biliyorum abi orda zaten hep konuşuyorduk bazı şeyleri, döndü dolaştı patladı işte. Senlik bir durum yok demi
Birinci Kişi: Ya abi benlik bir durum yok o malzemeleri biliyoruz zaten yıllardan beri kalan şeyler, altta olduğunu zaten herkes biliyo, bilmiyom diyende yok
İkinci Kişi: Şeydemi bu istihbarat kısmında
"YA BU KADAR GERİZEKALILIK OLUR MU?"
Birinci Kişi: He istihbarat kısmında bildiğimiz yerde işte o zeminde. Ya bu kadar gerizekalılık olurmu ya. Güler misin ağlar mısın ya komedi tam
İkinci Kişi: Abi bilmiyomki ya ben zaten olayı duydum direk zaten kafada çizdim ulan dedim ya ne gerizekalı böyle bişey olamaz dedim ya
Birinci Kişi: Ya böyle bişey olamaz dedin dimi bizde öyle diyoz ama adamlara dedik bunlar ne olacak çözümünü bulun diyoruz adamlarda kimsenin umrunda değil şey değil, lay lay lom
Birinci Kişi: Ya o şeydi 2008 yılıydı demi abi sen hatırlıyormusun yılını, o şeyler kaldırıldı bir sürü şey çıktı alttan
Ιkinci Kişi: Tabi canım ne biliyim yılını hatırlamıyomda, sen ifade muhabbetine mi gittiniz oraya siz
Birinci Kişi: Yok ya işte çıkan malzemeleri açmaya, şimdi orda kapattılar ya, orda kapatınca şey olmasın yani açılırken sanki bişeyler koydu falan denmesin diye
İkinci Kişi: Şey binbaşı nerde şimdi Kemalettin
Birinci Kişi: Kemalettin binbaşım evinde
İkinci Kişi: Ha şey yok ben oraya geldiler de ne biliyim aldılar götürdüler diye zannettim düşündüm yani
Birinci Kişi:: Ha yok yok abi bilmiyom tabi daha sonra ne olacak işlemlerde
Birinci Kişi: Şimdi orda şimdi savcı diyoki bu diyo kurumun malı mı diyo, ben kurumun malıysa bak ben el koymicam diyo herkes böyle bakıyo, ses çıkaran yok
"KİMSE BİLMİYOR MU KURUMUN MALI OLUP OLMADIĞINI, BİLMEYEN VAR MI SENCE YANİ"
İkinci Kişi: Kimse bilmiyomu kurumun malı olup olmadığını
Birinci Kişi: Bilmeyen var mı sence yani
İkinci Kişi: Kemalettin ne diyo
Birinci Kişi: Kemalettin yoktu zaten o anda da, Cem işte böyle bakıyo salak salak halbuki Cem'le daha yeni konuşuldu yani, müdüre gitmiş ya bunları ne yapacaksanız yapın burda durmasın bunlar falan demiş, müdür biliyo orda olduğunu. Ya Cem bana söyledi ama ben ne yapayım şimdi bunları falan diyo. O akşam böyle bakıyo sanki herşeyi ilk defa görmüş gibi o nasıl olur falan diyo salak salak böyle hareketler yapıyo. Uzaydan gelmiş gibi sanki hiçbişeyden haberi yokmuş gibi. Böyle garip garip şeyler yani anlicağın. Ya kurumun malı dense, üzerinde yazıyo istihbarat IKK şubeye aittir diye kimsenin sesi çıkmıyo. Kurumun malı mı diyo herkes böyle bakıyo.
"ASIL BOMBA ŞİMDİ PATLAYACAK ABİ"
İkinci Kişi: Emniyete mi gitti onların hepsi
Birinci Kişi: Onların hepsi şeye gitmiş abi askeri savcıya
İkinci Kişi: Eee asıl bomba şimdi patlayacak abi
Birinci Kişi: Tabi abi asıl bomba şimdi patlıyacak, onlar çıkınca ne varsa ne yoksa içlerinde. Yani az çok tahmin edebiliyoz içlerinde ne olduğunu
İkinci Kişi: Ya tabii ki tahmin edebiliyoruz abi. Ya sakalımız yok Erdinç sakal sakal o yüzden sözümüzü kimse dinlemedi yani.
Bi sen biliyosun ordaki o mevzuları bi ben biliyorum yani mevzuları ulan orya koy burya koy ne yapcaksın
Birinci Kişi: Ya ne yapacaksanız yapın halledin yani
GİZLİ BÖLME MÖLME FALAN HERKES BİLİYO DONANMA'DA"
İkinci Kişi: Hayır bide internette okudum direk savcıya mail gitmiş
Βirinci Kişi: Ha mail gitmiş savcıya
İkinci Kişi: Ya internette öyle okudum, oranın gizli bölmeleri falan var. Gizli bölme mölme falan herkes biliyo donanmada heryerde var ondan dedim ya. Yapacak bişey yok yani
Birinci Kişi: Yapacak bişey yok yani şuan için
BÖLUM 2 "CEM BİNBAŞI BİLİYODU DEDİM. ESKİ GÖREV YAPAN PERSONEL DE BİLİYODU"
İkinci Kişi: Yapacak bişey yok yani
Birinci Kişi: Yapacak bişey yok yani şuan için İkinci Kişi: Yani bi sıkıntı olursa herkesin bildiği gibi bizimde katkımız olursa bildiğimiz şeyleri söyleriz yani problem değil
Birinci Kişi: Ya şöyle ben şöyle dedim bugün adli müşavir çağırdı dedi biliyomuydun dedi burda şey olduğunu dedim ben biliyodum dedim ondan sonra dedim Cem binbaşı biliyodu dedim. Eski görev yapan personelde biliyodu dedim yani sizin tek tek isminizi söylemedim de eski görev yapan personelde orda çıkanları biliyodu dedim orda bişey konduğunu dedim. Ondan sonra bir ara bizim odada durdu çuvallarla durdu açıkta dedim. Ondan sonra tekrar geri gitti oraya dedim.
İkinci Kişi: Onu oraya verdikten sonra tekrar geri mi öbür tarafa gitti onlar gitmişti bir ara
Birinci Kişi: Oraya verdikten sonra mı İkinci Kişi:Evet ben çıkardım verdim ya size
Birinci Kişi: Evet sen çıkardın verdin sonra tekrar onlar oraya geri gitmiş. Ondan sonra Cem binbaşı tekrar çağırdı beni ya dedi bunlar dedi alın burdan ne yapacaksanız yapın falan dedi. Dedim bana ne söylüyon dedim ya benim mi onlar dedim bana ne söylüyosunuz dedim ben, ondan sonra Kemalettine diyor ki ya o zaman koyalım şöyle bi yerde dursun diyo bana.
İkinci Kişi: Ya ne gerizekalı adam ya Birinci Kişi: Müdüre söyledim diyo müdür şey yapmadı bana ne diyo o da müdür ilgilenmiyorsa ben mi ilgilenicem dedi.
"KEMALETTİN MÜDÜR İLGİLENMEDİ DEDİ"
İkinci Kişi: Müdür niye ilgilenicek müdürün ne alakası var ya
Birinci Kişi: Müdürün bi alakası yok ama e azından şube müdürü abi yani olay ne var senin şubenle ilgili bişey var dimi çağır bakalım adamı sor de kardeşim bunlar de neyin nesi de yani sor ne biliyim o da uzaylı gibi baktı yani
İkinci Kişi: Ha müdür ilgilenmiyo diyen kemal değil Cem'mi Birinci Kişi: Kemal kemal müdür ilgilenmedi dedi İkinci Kişi: İyide sen ilgilenmezsen müdür niye ilgilensin yani dangalak
Birinci Kişi: Hah yani onu bilen sensin yani neyin ne olduğunu bilen sensin sen kullanmışın malzemeleri yıllardan beri
İkinci Kişi: Adam gidip anlatacak söyliceksinki ona göre ne yapacaksa yapacak bi çaresine bakacak yani.
"KEMALETTİN BİNBAŞI BANA MÜSADE EDER MİSİN DİYODU, BUNLAR ZAMANINDA KULLANILMIŞ KİŞİLERMİŞ"
Birinci Kişi: Ben normalde şey yaptım yani ifademi bugün verdim adli müşavire dedim ben 2007 yılının dedim ağustos ayında katıldım dedim. Katıldığımdan dedim bir ay içerisinde böyle bir adam geliyodu dedim odaya dedim. Bana Kemalettin binbaşı müsade edermisin diyodu dedim. Ben çıkıyodum kim olduğunu da bilmiyodum dedim adamın. Sordum dedim işte Mustafa yüzbaşıya dedim o dedi dedim ya bunlar işte zamanında kullanılmış falan dedi dedim. O adamlar son zamanları artık bunlar şutlandı.
İkinci Kişi: Şey askeri savcımı yürütüyo bu mevzuyu
Birinci Kişi: Ya idari soruşturma yapıyo adli müşavir soruşturma yapıyoda, yani dedim herhalde onlar kullandı şeyi dedim onların malzemeleri herhalde dedim
İkinci Kişi: Neyse ya boşver ben dedim ya canım sıkıldı baya üzüldüm ulan dedim adama yazık oldu adam oralarda emniyet memniyet falan diyince benim aklıma şey geldi beşiktaş adliyesi bilmemne falan diye oralardasınız zannettim yani
"ASKERİ SAVCILIKTA OLSA OLAY BİLİYOSUN YANİ Bİ TANE KURBAN ARARLAR GENELDE O ŞEY OLUR ZATEN HEP YUKARDAKİLER BEN GÖRMEDİM DUYMADIM DER HEMEN SATIVERİR SENİ , BİZİM KURUMU BİLİYOSUN"
Birinci Kişi: Ya belki oralara gideriz abi ifade vermeye bilmiyozki şimdi yani
İkinci Kişi: Ya bitek ifade verilmeye gidilsin yani sorun olmazda
Birinci Kişi: Askeri savcılıkta olsa olay biliyosun yani bi tane kurban ararlar genelde o şey olur zaten hep yukardakiler ben görmedim duymadım der hemen satıverir seni , bizim kurumu biliyosun
İkinci Kişi: Tabi canım, yani o olayın kime geleceği dönüp dolaşıp kime kitlemeye çalışacakları belli zaten askeri savcılıkta.
"MALZEMELERİ BİLİYORUZ ZATEN YILLARDAN BERİ KALAN ŞEYLER, ALTTA OLDUĞUNU ZATEN HERKES BİLİYOR"
Birinci Kişi: Dün işte Emniyet müdürlüğüne gittik şu çıkan şeylere ne deniyor ona açılıyor ya şeyler işte onun için gittik.
Tahmin edebiliyorsundur sen de azçok, adamlara yıllardan beri şey yaptık kimsenin şeyinde olmadı.
İkinci Kişi: Biliyorum abi orda zaten hep konuşuyorduk bazı şeyleri, döndü dolaştı patladı işte. Senlik bir durum yok demi
Birinci Kişi: Ya abi benlik bir durum yok o malzemeleri biliyoruz zaten yıllardan beri kalan şeyler, altta olduğunu zaten herkes biliyo, bilmiyom diyende yok
İkinci Kişi: Şeydemi bu istihbarat kısmında

ΕΡΩΤΗΣΕΙΣ ΣΕ ΣΥΝΕΝΤΕΥΞΗ Mülakat (Görüşme) Soruları

Görüşmeye gitmeden önce en düşüneceğiniz, kafanızı en çok meşgul edecek konulardan biri görüşmede size ne gibi sorular sorulabileceğidir. Herhangi bir görüşmede size dört ayrı tipte soru sorulabilir.

İzleme Soruları
Yansıtıcı Sorular
Yönlendirici Sorular
Araştırıcı Sorular

İzleme Soruları
Projede kiminle çalıştınız?
Projenin sonucu ne oldu?
Proje ne zaman sonuçlandı?
Proje üzerinde nerede çalışıyordunuz?
Bu firmadaki işinizden nasıl ayrıldınız?
Neden ayrılmaya karar verdiniz?
Bu sorunu nasıl çözdünüz?
Neden bu çözümü tercih ettiniz?
Firmamıza başvurmaya nasıl karar verdiniz?
Bizimle neden çalışmak istiyorsunuz?

Yansıtıcı Sorular
Yansıtıcı sorular ile adayın belirttiği bir görüş, soru olarak yinelenir. Yansıtıcı sorular tartışmayı önler, çünkü söylenileni red veya kabul etmeden karşılık verme olanağı tanır.Kaynakwh webhatti.com:
Örnek: "Yani şu anda çalıştığınız firmada uygulamaya konulan yeni sistemden memnun değil misiniz?"

Yönlendirici Sorular
Yönlendirici sorular, belirli bir husus ya da konuya ilişkin bilginin istenmesi amacı ile kullanılır. Yönlendirici sorular genellikle adayın konu hakkındaki sözlerini tamamlamasından sonraya saklanır. Yönlendirici sorular iletişimi sürdürmek ya da huni tekniğini uygulayarak konuyu özellikle görüşmeciyi ilgilendiren noktaya getirmek amacı ile kullanılır.

Örnek: "Direkt satışı bu kadar çok seviyorsanız neden reklam konusunda çalışmak istiyorsunuz?"

Araştırıcı Sorular
Şu anki görevinizden söz eder misiniz?
Tipik bir iş gününüzü tarif eder misiniz?
Şu anki ve önceki görevinizin size en cazip gelen yanı neydi?
Halihazırdaki görevinizin en hoşlanmadığınız yönü nedir?
Halihazırdaki pozisyonunuzda eksik olan ve yeni pozisyondan beklediğiniz neler var?
Bir önceki işinizden neden ayrılmıştınız?
Neden şu anda kariyerinizde değişiklik yapmak istiyorsunuz?
Kendinize bir kariyer planı hazırladınız mı? Hazırladıysanız hangi yönde ve neden?
Ne tür kararlar alırdınız?
Üstesinden geldiğiniz en büyük sorun neydi?
Müşterileriniz üzerinde en etkili olduğuna inandığınız satış tekniği nedir? Kaynakwh webhatti.com:
Zor bir satış görüşmesi sırasında genellikle nasıl bir yaklaşım kullanmayı tercih edersiniz?
Firmanızda uygulamaya koyabildiğiniz en büyük değişiklik neydi?
Sizce bir yöneticinin sahip olması gereken en önemli özellik nedir? Neden?
Sizce bu sektörün/firmanın önündeki en önemli engel nedir?
Başarılı olamadığınız/olduğunuz bir durum/olay ve nedenleri?
Bu göreve gelirseniz sizi en çok hangi yönden tatmin etmiş olacak?

Τρίτη 15 Φεβρουαρίου 2011

Εντίπ Τζανσεβέρ

Το 1954 στη μεγάλη φωτιά που ξέσπασε στο Καπαλι Τσαρσι το κατάστημά μου κάηκε πλήρως. Τα χρήματα που πήρα από την ασφάλεια ήταν λίγα για να μπορέσω να ανοίξω νέα δουλειά. Μέρες, βδομάδες πέρασαν. Στο τέλος αν και βρήκα ένα κατάστημα, η τιμή πώλησης του ήταν σχεδόν δυο φορές τα χρήματα στο χέρι μου. Έψαξα συνέταιρο. Και βρήκα. Τέλος πάντων με μικρό κεφάλαιο ανοίξαμε ένα κατάστημα. Ξανά ήταν σημαντικό να πιαστώ σε ένα τρόπο ζωής φυσικά. Όμως πιο σημαντικό ήταν το άλλο: Μερικούς μήνες μετά ο συνεταίρος μου μου ανακοίνωσε το καλό νέο, ότι θα μπορούσε να αναλάβει ο ίδιος τις αγοραπωλησίες μου, κι εγώ πάνω στο πατάρι όσο ήθελα να δουλεύω και οι ώρες μου να μην είναι περιορισμένες. Ορίστε, εννιά από τα βιβλία μου σε αυτό το πατάρι τα έγραψα. Είκοσι ολόκληρα χρόνια... Και σήμερα αναρωτιέμαι, κι αν δεν είχε συμβεί εκείνη η φωτιά;
Milliyet sanat - 22 Ιανουαρίου 1979
1954 yılında çıkan büyük Kapalıçarşı yangınında dükkanım tamamen yandı. Sigortadan aldığım para, yeniden bir işyeri açamayacak kadar azdı. Günler, haftalar geçti.. Sonunda bir dükkan buldumsa da, dükkanın satış değeri elimdeki paranın hemen hemen iki katıydı. Kendime bir ortak aradım. Buldum da. Her neyse, küçük bir anaparayla dükkanı açtık. Yeniden bir geçim yolu tutturmak önemliydi elbette. Ama daha önemlisi şuydu: Birkaç ay sonra ortağım bana, alım satımla kendisinin uğraşabileceğini, benimse yukarıdaki asma katta istediğim gibi çalışabileceğimi, saatlerimin de kısıtlı olmadığını müjdeledi. İşte, kitaplarımdan dokuzunu bu asma katta yazdım. Tam yirmi yıl.. Bugün düşünüyorum da, ya o yangın olmasaydı?




Milliyet sanat - 22 ocak 1979

Yerçekimli Karanfil / Edip Cansever


Το βαρυτικό γαρύφαλο - Εντίπ Τζανσεβέρ
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Ξέρεις λίγο λίγο ζεις μέσα μου
Oysaki seninle güzel olmak var
Ωστόσο το ωραίο με σένα είναι
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Για παράδειγμα πίνεις ρακί, σαν να πέφτει ένα γαρύφαλο μέσα μας
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Ένα δέντρο δουλεύει θρωίζοντας δίπλα μας
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Το στομάχι μου του μυαλό μου μέχρι εκεί δα μένει.
Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Εσύ έχεις κλίση προς το γαρύφαλο, να το παίρνω και στο δίνω
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
Και συ σε κάποιον άλλο το δίνεις πιο όμορφο
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Εκείνος πάλι σε ένα διπλανό το δίνει
Derken karanfil elden ele.
Λέγοντας το γαρύφαλο από χέρι σε χέρι. 
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Βλέπεις λοιπόν μια αγάπη μεγαλώνουμε με σένα
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Εσένα ακουμπώ, εσένα ζεσταίνω, δεν είναι αυτό
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Κοίτα πως επτά χρώματα σαν να γυρνάνε σε ένα
Birleşiyoruz sessizce.
Ενωνόμαστε αθόρυβα.

EDİP CANSEVER (1928-1986) MASA DA MASAYMIŞ, HA!


MASA DA MASAYMIŞ, HA!  (ΕΝΤΙΠ ΤΖΑΝΣΕΒΕΡ)
TO ΤΡΑΠΕΖΙ ΗΤΑΝ ΠΡΑΓΜΑΤΙΚΟ ΤΡΑΠΕΖΙ!
...ή ΕΝΑ ΤΡΑΠΕΖΙ ΜΑ ΤΙ ΤΡΑΠΕΖΙ!
Adam yaşama sevinci içinde
Ο άντρας μέσ' στη χαρά της ζωής
Masaya anahtarlarını koydu
Άφησε τα κλειδιά του στο τραπέζι
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Έβαλε τα λουλούδια σε μπακιρένιο βάζο
Sütünü yumurtasını koydu
Έβαλε το γάλα και τα αυγά του
Pencereden gelen ışığı koydu
Έβαλε το φως που ερχόταν απ'το παντζούρι
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Τον ήχο του ποδηλάτου τον ήχο απ'το τσικρίκι (ανέμη)
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
΄Εβαλε την απαλότητα από τον αέρα του ψωμιού
Adam masaya
Ο άντρας στο τραπέζι
Aklında olup bitenleri koydu
Έβαλε αυτά που γινόταν και τελείωναν στο μυαλό του
Ne yapmak istiyordu hayatta
Τι ήθελε να κάνει στη ζωή
İşte onu koydu
Να αυτό έβαλε
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Ποιον αγαπούσε ποιον δεν αγαπούσε
Adam masaya onları da koydu
Ο άντρας στο τραπέζι κι αυτά τα έβαλε
Üç kere üç dokuz ederdi
Τρεις φορές το τρία εννιά έκανε
Adam koydu masaya dokuzu
Ο άντρας έβαλε στο τραπέζι το εννιά
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Το παράθυρο κοντά του ήταν ο ουρανός κοντά του
Uzandı masaya sonsuzu koydu
Έφτασε το τραπέζι το άπειρο έβαλε
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Μια μπύρα ήθελε να πιεί πόσες μέρες
Masaya biranın dökülüşünü koydu
Στο τραπέζι τη ροή της μπύρας έβαλε
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
Τον ύπνο του έβαλε και την αγρύπνια του
Tokluğunu açlığını koydu
Τον κορεσμό του και την πείνα του έβαλε

Masa da masaymış ha
Το τραπέζι ήταν πραγματικό τραπέζι
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Δεν είπε τίποτα από τόσο βάρος
Bir iki sallandı durdu
Μια δυο κουνήθηκε σταμάτησε
Adam ha babam koyuyordu.
Ο άντρας συνέχισε να βάζει.

Πέμπτη 10 Φεβρουαρίου 2011

(1-7-*) gibi / kadar

γενικά εναλλακτά, το ένα δηλώνει σύγκριση και το άλλο παρομοίωση, σημαίνουν "όσο", "όπως", "περίπου"
προσοχή
Bu elbiseyle Merilin Monroe gibi olmuşsun.
Bu elbiseyle Merilin Monroe kadar/gibi güzel olmuşsun.

το 3ο πληθυντικό είναι "onlar gibi" όχι "onların gibi"

(1-7-2) KOŞAÇ TÜMCESİ (gelecek zaman) olacak

Zengin olacak misiniz?
Cennette eşler beraber olacaklar mı?
Bir avuç toprak olmayacak mıyım? bir avuç toprak olmayacak mısın? bir avuç toprak olmayacak mı?

ΧΡΗΣΙΜΟΙ ΣΥΝΔΕΣΜΟΙ

http://turkish-studies.com/index.html
σε αυτή την ιστοσελίδα προσφέρεται ένα τεστ τουρκικών.

http://www1.dilmer.com/content/view/27/89/lang,en/
ομοίως κι εδώ ένα τεστ.

http://babel.uoregon.edu/ylc/selfstudy/turkish/lessons/
μαθήματα για όλα τα επίπεδα και χρήσιμο υλικό.
Πολύ καλό!

Τρίτη 8 Φεβρουαρίου 2011

Επιφωνήματα και άλλα

Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi
2006 / Cilt: 23 / Sayı: 1 / ss. 19-32
An Analysis of Turkish Interjections in the Context of Reactive Idea Framing
Nalan BÜYÜKKANTARCIOĞLU

yaa (okay), doğru! (true), kesinlikle! (certainly), mutlaka! (definitely), şüphesiz ! (there is no doubt)

sizinle aynı görüşü paylaşmıyorum (I don’t agree with you), söylediğiniz gerçekten şaşırtıcı (what you say
is really surprising), söylediğinizin doğruluğu konusunda şüpheliyim (I have doubts about the validity of your idea)

contradicting
-hadi be ! -atma! -yeme bizi! -olmadı!...

counteracting
-yok deve ! -devenin nalı! -imkansız ! -saçmalama!....
challenging
-ciddi misin ? -ne diyorsun ? -yemin et ! -valla mı? ....
evaluating
- olacak şey değil -müthiş ! -yazık ! - inanılmaz!...
contrasting
- bilakis ! - hiç bile !

A- Bu elbiseyi ben diktim. Herkes çok beğendi. Nasıl olmuş ?
Ι made this dress. Eveybody loved it. How do you like it ?)
B- Amaan ! / Aman da aman ! (...Pek güzel olmuş) (It’s great!
A- Teşekkür ederim (Thank you) .

A- Bu elbiseyi ben diktim. Herkes çok beğendi. Nasıl olmuş ?
 made this dress. Eveybody loved it. How do you like it ?)
B- Amaan !
A- Neden beğenmedin ? (Why don’t you like it ?)

A- Bu elbiseyi ben diktim. Herkes çok beğendi. Nasıl olmuş ?
(I made this dress. Eveybody loved it. How do you like it ?)
B- Aman !
A- İnan ki ben diktim ! (Believe me, I made it !)

A- Anne ! Bak, buradan atlıyorum ! (Mum ! Look, I am jumping down from here !)
B- Aman !
A- Korkma ! (Don’t be afraid !)

A- Çantamı da alıp, geliyorum. (I’ll get my bag and come down)
B- Hadi be !
A- Neden acele ediyorsun ? (Why are you in a hurry ?)

A- İşe bak ! Senin yatırmadığın lotoda 5 var. İyi mi ?
(Look! The Loto coupon you did not have issued strikes 5. You see ?)
B- Hadi be !

A- Mustafa’yı duydun mu ? ODTÜ mimarlığı tutturmuş !
B- Hadi ya !

1. Ooo! (...beyim, hadi yine iyisin !) (evaluating idea framing with a teasing function)
2. Ooo! (...Pek güzel olmuş !) ( with a rising intonation : appreciation)
3. O-oo ! (...Bu da laf mı ?) (counteracting : reducing the validity of the first idea)
4. Ooo! ( Aman Allahım !) (surprise)
5. Ooo! ( Çok kötü !) (worry or regret)
6. O-oo! (Öyle bir balık yakaladım ki..) (exaggeration)
7. O-oo ! (...ona gelene kadar) (hopelessness or expressing a distant possibility)
8. Ooo! (..ona mı kaldım ?) (humiliation)
9. O-oo! (Kimbilir ne zaman olur !) (impatience)

Δευτέρα 7 Φεβρουαρίου 2011

(2-5-3) DİLEK (hikaye) KİPİ (eğer)

Örneğin "coğrafyada" "ekliptip düzlemi bilmem ne açı yapmasaydı aşağıdakilerden hangisi oluşmazdı" falan gibi... "Mevsimler oluşmazdı" diye ...

(2-5-2) KOŞUL KİPİ (koşaç tümceleri) -(y)sE

Ne zaman hastaysan, mutsuzsan, depresyondaysan, seni teselli etmeleri için, sana bakmaları, sana özen göstermeleri için bir sebep yaratırsın ...

Meğerse sahtekârın tekiymiş.

(2-5-1) KOŞUL KİPİ zaman + -(y)sE (< i-se)

Birini kötülemeye çalışırsan asla amacına ulaşamazsın.
Kaloriferle soğutmaya çalıştıysan, gurur yapmıştır, küsmüştür sana alet!
Rakiple çalışıyorsan konkura gelme istemem!
Yok eğer karakalem çalışacaksan da kullanılan kalemin çok önemi yok.
Vaktiyle bir seminere devam etmiş, bir işyerinde çalışmışsan, belge al; bunlara bakıp sana not veriyorlar.

Gelmem gerekmiyorsa kalmak istediğimi söyledim.
Çalışman gerekiyorsa biraz daha düşünmelisin ve her ihtimale yer vermelisin.
Ama hemen böyle gitmesi gerekiyorsa, bari oğlunu da yanına almaşındı.
Mutlaka antibiyotik ilaç almamız gerekmiyorsa mümkün oldukça kullanmamalıyız.
Bilgisayarınızı açık tutmanız gerekmiyorsa geceleri güç kaynağınızı kapatabilirsiniz.
Eğer, aday olmak için memuriyetten filan istifa etmeleri gerekmiyorsa onları il genel meclisinin birinci sırasına yazalım.

(2-4-3) ULAÇLAR (-Di)...-(y)Eli

Bu düşüncesinde haklı çünkü doğdu doğalı hep bu sandalyedeyim, doğdu doğalı beni hep birileri tuttu ve hep birilerine yaslanarak ayakta.
Antibiyotikler almaya başladım başlayalı 2 kilo almışım.

προσοχή σε συνδυασμούς καταφάσεων αρνήσεων που δεν επιτρέπονται
επίσης το πρώτο σκέλος πάντα σε κατάφαση

(2-4-2) ULAÇLAR -Dİk + iyelik + -(n)dEn beri

Bu haftaki bağlantı sorunlarını oyuna başladığımdan beri yaşamadım.
Kendime yalan söylemeye başladığımdan beri kimseye inanmıyorum.
Çirkin olduğumuzdan beri ne yapabilirim?
Sevgili olduğumuzdan beri neredeyse hiç adımı söylemedin.

(2-4-1) İLGEÇLER -DEn beri / -Dİr

γενικά είναι εναλλακτά
προσοχή τα ocak, subat..., sabah..., 2010 μόνο με beri
στην κατάφαση μόνο με şimdiki zaman
στην άρνηση μόνο geçmiş zaman

Dün sabah Gazetecilere Özgürlük Platformu, düzenlediği basın toplantısında dört aydan beri yapılan çalışmaları açıkladı.
Kocaeli'de dün akşam saatlerinde çıkan yangın tam 18 saattir söndürülemedi.
4 Ocak'tan beri yüzde 50'ye varan oranlarda indirimli.
Bak dörde geliyor, ben saat birden beri seni uyandırmak için uğraşıyorum.

(2-6-3) İŞTEŞ ÇATI+ETTİRGEN ÇATI -(İ)ş- + -tİr-

Beni ailenle tan-ış-tır-ır mısın?

(2-6-2) ÇOKLU ETTİRGEN ÇATI -(İ)t-/-D‹ir-/-Er-/-İr- + -t-/-tİr-

Atatürk olsaydı şimdi beni çoktan öl-dür-tür-dü.
Eski sevgilisinin boğazını, yeni sevgilisine ustura ile kes-tir-t-ti!

(2-6-1) ETTİRGEN ÇATI (İ)t-/-Dir-/-Er-/-ir-

ανά περίπτωση έχει έννοια
talep, emir, yol açma, zorlama, neden olma, destek, izin, yardım, sağlama
ettirmek: /a/ to have {someone} do or make {something}.
προσοχή στην πτώση του αντικειμένου
ανάλογα με το ρήμα - αμετάβατο ή μεταβατικό -
αιτιατική ή δοτική


Ekonomik kriz cüzdan yıkattı.
Erdoğan için yolları gülsuyu ile yıkattı.
Cumhuriyet Halk Partisi İlçemizdeki 18 Camiyi temizletti.
Ünlü aktris Pamela Anderson, katıldığı televizyon programında gösterdiği dekoltesi ile yine göğüslerini konuşturdu.
Bu afişler Erdoğan'ı fena kızdırdı!
'Türkiye, NATO'ya prestij kazandırdı' - Abdullah Gül, dönüş yolunda konuştu, Türkiye'nin tavrının NATO'ya prestij kazandırdığını söyledi.
MHP'li Başkan AKP sözcüsünü konuşturmadı.

ΛΕΞΕΙΣ ΠΟΥ ΜΠΕΡΔΕΥΩ

çekimser (ακαθόριστος)  çekingen (ντροπαλός)

gururlu (περήφανος) gürültülü (θορυβώδης)

hala (θεία) hâlâ (ακόμα)

ΣΥΝΕΧΙΖΕΤΑΙ

(2-7-3) (İŞTEŞ)+(ETTİRGEN)+(EDİLGEN) ÇATI -(İ)ş-/-tir-/-il-

Filim baslamadan önce, 8 kadindan üçü ve yönetmen ile tan-iş-tir-il-di kalabalik seyirciler.

Program suresince katilimcilar ev sahibi ulkenin vatandaslarina ve kulturune tan-iş-tir-il-ir.
Cevat Bey, gazeteci adayini Istihbarat Sefi Vahap Uyar'la tan-iş-tir-ir ve onun yaninda ise baslayacagini soyler.
Okulda alakasız biriyle nasıl tan-ış-ıl-ır?
Allah tüm insanların da babası olarak tan-ıt-ıl-ır, tüm inananlar da onun çocukları olarak tan-ıt-ıl-ır.

(2-7-2) tarafından/-CE ÖBEĞİ

προσοχή δεν είναι απόλυτα εναλλακτά

... olup olmadığı resmi belgeler dışında yönetim-öğretmenler-veliler tarafından oluşturulacak ortak bir komisyon tarafından takip edilir.
Milli Savunma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı temsilcilerinden oluşan ortak bir komisyonca yapılacak.

(2-7-1) EDİLGEN ÇATI -il-

ρήματα όπως τα  düşmek, ölmek, yaşlanmak, batmak, erimek, δεν έχουν EDİLGEN ÇATI

(2-8-3) ORTAÇLAR (sözlüksel) -(E/İ)r/-mEz/-Dik/-(y)EcEk/-mİş

με προσθήκη κατάληξης στη ρίζα ρήματος προκύπτει όνομα.
δεν υπάρχει κανόνας.

Batı Anadolu'nun en büyük akarsuyu olan Menderes Nehri,Aydın'ın Bozdoğan İlçesi sınırları içindeki Kemer Barajı'ndan su alıyordu.
Bütün bunlar denenmiş “önlemler”dir ve “çıkmaz yol”a inatla girme denemeleridir.
Ve ne zaman geçmiş hayat, bakıp kalıyorsun öyle...
Tel dolaplarda yiyecek içecek saklayan Türk insanı için vazgeçilmez bir ev eşyası olmuştu.
Üstelik bu grubun tanıdık insanlardan oluşmasının hiçbir önemi yoktur.
Türkiye'de hala üzerime göre giyecek elbise bulamıyorum.
86 ülke arasında en yüksek gelir vergi oranı ise yüzde 62.3 ile AB ülkelerinden Danimarka'da gözleniyor.
Bu beklenmedik olay da bir skandal olarak tarihe geçti.
Ana yemekle birlikte kızarmış patates yerine parmak havuç ya da gazlı içecek yerine portakal suyu seçilebiliyor.

Κυριακή 6 Φεβρουαρίου 2011

(2-3-3) ULAÇLAR ken

gelirken geliyorken gelmişken

Giderken umut verdi gelirken vazgeçti.
Böylelikle siz işinize konsantre olmuş çalışıyorken, ekranda beliren su şişesi size su vaktinin geldiğini hatırlatır.
Genel Başkanımız bile günde 14 saat çalışıyorken bizim de en az onun kadar çalışmamız gerekiyor.
Turizm, organizasyon, pazarlama ve halkla ilişkiler gibi sektörlerde çok da severek çalışıyorken kızım doğduktan sonra geri dönemedim.
5 bin euro ile çalışıyorken emekli olunca 4 bin euro ile emekli oluyorsun.
Prensesi Sezen vergi denetmeni olarak çalışıyorken de PR ondan soruluyor.
Bunların hepsini motor çalışıyorken yapmayı denesene!

 Bugün işe yeni alacağımız kişileri seçerken kuaförlük yeteneklerinden çok kişilikleri, iletişim yetenekleri, dost canlısı olup olmadıklarına bakıyoruz.
Saç rengine karar verirken üç seçeneğiniz var. Fısıldamak, konuşmak ya da bağırmak.
Kuaförler genelde kısa saçtan hoşlanırken ben uzun saçtan hoşlanırım ama çok bakımlı olmalı, parlamalı ve sağlıklı olmalı, yoksa kestirin.

Bunun hukukla çözülmesi önümüze gelmişken hukukun yanından dolanma şekline sokulması üzüntü verici.
Yeri gelmişken. Duydunuz mu?

(2-3-2) DİLEK (hikaye) KİPİ (keşke)

Keşke daha erken gelseydi.
Nilşah dedi keşke taksiyle gitseydiler.
Zencilere, "onu sen silebilirsin," diyorsun, aptal keşke sen yapabilseydin.

Keşke tekrar çocuk olabilseydi. Keşke tekrar komşusunun kızı ile lunaparka ilk kim gidecek yarışması yapabilse, lunaparka girer girmez salıncağa doğru son sürat koşabilseydi.

Keşke diyosun. Yapsa mıydım? Aslında bazı şeyleri yapmaman da sana bişeyler katıyor. Ama ? Durup bi düşünüyosun. Onları da yapsa mıydım?

Acaba kimliklerine baksa mıydık?

(2-3-1) DİLEK KİPİ -sE

υπάρχουν μόνο δυο μορφές: -sa/-se και -saydi/-seydi της επόμενης ενότητας.
κανένας χρόνος ή -miş πέραν της ρίζας του ρήματος

Kadın olsam herhalde değil kesinlikle Brad'e âşık olurdum.
Bir kuş olsam ve kaçsam, istediğim yere gidebilsem.
Ben olsam şöyle yaparım.

Dur sen anlamadın beni, ben nasıl olsa sana bir hediye alacağım istesen de istemesen de.
Sen istesen de istemesen de demokrasi gelecek ulan bu memlekete...
Siz gelseniz de gelmeseniz de olacağı buydu.

(2-2-3) İŞTEŞ ÇATI -(İ)ş-

αλληλοπαθή

bulmak: Arayarak veya aramadan bir şeyle, bir kimse ile karşılaşmak
buluşmak: Bir araya gelmek, Karşılaşmak


vedalaşmak: Ayrılırken birbirine esenlik dilemek, esenleşmek
haberleşmek: Bir durumu karşılıklı olarak iletmek, karşılıklı olarak haber alıp vermek, iletişmek, muhabere etmek.
iyileşmek: İyi duruma gelmek

(2-2-2) DÖNÜŞLÜ ÇATI -(İ)n-

αυτοπαθητικά
προσοχή το kendi- περιλαμβάνεται στην έννοια του ρήματος - είναι λάθος να χρησιμοποιείται.

Bu okulun yöneticileri ne kadar övünse azdır!
Sen çekil aradan. Genel başkanlarımız tartışsın.

μερικοί ορισμοί
almak: Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak
alınmak: Alma işi yapılmak

bakmak: Bakışı bir şey üzerine çevirmek
bakınmak: Çevreye göz gezdirmek, araştırmak
 
görmek: Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek
görünmek: Görülür duruma gelmek, görülür olmak, gözükmek


hazırlamak: Bir şeyi kullanılacak, yararlanılacak duruma getirmek
hazırlanmak: Hazır duruma getirilmek, Hazır olmak, kendini hazırlamak

(1-9-1) GENİŞ ZAMAN -(E/İ)r

εκφράζει πρόθεση
έχει έννοια παρόντος ή μέλλοντος
χρησιμοποιείται για ευγενική ερώτηση

προσοχή στα 13 μονοσύλλαβης ρίζας ρήματα που σχηματίζουν αυτό το χρόνο με -ir / -ur

Başkan olsam Galatasaray'ı 5 sene üst üste şampiyon yaparım.
Yoga aklın kilitlerini temizler ve hızlı bir mutluluk getirir.
Umarım bizim için oynamaya ve gol atmaya devam eder.
Zamlar sigara tüketimini azaltır mı?

Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki), Allah (onların yerine) öyle bir kavim getirir ki, (O) onları sever; (onlar da) O'nu severler; ...


Sarp: iyi canim sen kaldirirsin o zaman.
Ekin: kaldiririm dur kravatini iyi yapamamissin (düzeltir)simdi daha güzel oldu ...


Adanaya hiç kar yağmaz.
 
Araba almak istiyorum fikrinizi söyler misiniz?

(1-8-3) PEKİŞTİRME -Dir

δηλώνει κάποια πρόβλεψη /υπόθεση ή εκφράζει επίσημο λόγο.
επίσης χρησιμοποιείται για έμφαση

 Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır (Zeki Müren)
Avukatla temsil zorunluluğu mutlaka getirilmelidir.
Buyuklerin sevgisi, sevginin buyukleridir.
Formasini çikararak slogan veya reklam gösteren oyuncular, müsabakayi organize eden kurulus tarafindan cezalandirilacaktir.

Harry:Belki hastadır. (Harry Potter)
Ron: Belki okuldan atılmıştır.  

Bunu aylardır sayın Kılıçdaroğlu'nun iktidar vaatleri arasında söylediğini umarım biliyordur herkes.

(2-8-2) ORTAÇLAR (tümleçsel) -Dİk/-(y)EcEk + iyelik

(2-9-1) ULAÇLAR -Dİk/-(y)EcEk + iyelik + -(n)dE

(2-9-2) ULAÇLAR -Dİk/-(y)EcEk + iyelik sirada, -(y)-İncE, -(E/İ)r ... -mEz

(2-9-3) ULAÇLAR -(y)EnE/-(y)İncEyE kadar/dek

(2-10-1) DOLAYLI AKTARIM (bütün zamanlar) -Dİk/-(y)EcEk + iyelik + -(n)İ söyle

(2-10-2) DOLAYLI AKTARIM (evet/hayır soruları) -(y)İp...-mE + -dİk/-(y)EcEk + iyelik + -(n)İ sor-

(2-10-3) DOLAYLI AKTARIM (koşaç tümcesi) (olup) ...ol (-ma) + -dik + iyelik + -(n)İ // (kipler) -mEk/-mE + iyelik gerek-/-iste-

(koşaç tümcesi) (olup) ...ol (-ma) + -dik + iyelik + -(n)İ
Deniz Baykal, kasetlerin montajlanmış olduğunu söyledi.
“Papatyam”ın genç oyuncusu Çiğdem Batur, henüz başrole hazır olmadığını söyledi.
Akşam vakti adam resepsiyona yanaştı ve civarda iyi bir İtalyan lokantası olup olmadığını sordu.
στην τελευταία πρόταση η ερώτηση στον ευθύ λόγο ήταν: "υπάρχει Ιταλικό εστιατόριο;"

(kipler) -mEk/-mE + iyelik gerek-/-iste- έπρεπε / ήθελα
Polis sabaha karşı 03.30 sıralarında telefonla dükkanımın soyulduğunu ve acele gelmem gerektiğini bildirdi.
''Sen burada görev alırken, nasıl bir kıyafetle gelmen gerektiğini biliyordun.
Başkan da mutlaka gelmesi gerektiğini bildirdi.
Bu noktaya da 2010 yılında gelmemiz gerektiğini düşünüyoruz.
Tatilde nereye gitmeniz gerektiğini bile söyleyen astroloji, yiyeceğiniz çikolataya da karışacak elbet.
Orada görevli doktor hemen acil servise gitmeleri gerektiğini söylemiş ve bir belge yazmış.
όταν στον ευθύ λόγο υπάρχει τύπος mali / meli στον πλάγιο γίνεται gerek
ο τύπος πχ "gıdeyim" γίνεται "gitmek istediğini söyledi"

(2-12-3) KARŞITLIK -(y)E rağmen/karşın, -sE dE / bile

τα rağmen/karşın έχουν την ίδια έννοια (παρά ...)
O ağır zemin koşullarına rağmen kondüsyonu hiç eksilmeyen Fenerbahçe zorlaya zorlaya golü buldu.

το bile σημαίνει : ακόμα και αν... έχει την ίδια έννοια με τα de / da.
Sağlığınıza zarar gelmese bile, sıcağın verebileceği zarar, soğuğun yol açtığı zarardan iki kat fazla.
Hem sen kemik gelmese bile havliyorsun, bunu seni taniyan herkes biliyor.
Kendileri gelmese bile birileri getirecektir.
Bütün istediklerim, yerine gelse bile, yine bir şeyler eksik kalacak.
Gelse bile yapabileceği bir şey yok.
Çok güzel bir proje gelse bile, eğitimim olmadan oyunculuk yapmayı istemem.

(2-11-1) ULAÇLAR -Dik/-(y)EcEk + iyelik için, -Dik/-(y)EcEk + -(n)dEn

Belki İstanbul'a daha önce geldiğim için böyle bir korkum olmadı.
Ama çok fazla seçeneğim yoktu ve geleceğim için endişelenmeye başlamıştım.

Liderliği yeniden ele alacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın.
Ancak bu takdirde hasat zamanında çabalarımızın meyvesini alacağımızdan emin olabiliriz.
İhtiyacımız olan desteği alacağımızdan nasıl emin olabilirim?
Fethiye için en iyi kararı alacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.

(2-11-2) NEDENLEŞTİRME dolayi/nedeniyle/yüzünden, diye

τα dolayi/nedeniyle/yüzünden εκφράζουν αιτία (εξαιτίας)
το yüzünden έχει αρνητική σημασία
senin yüzünden
alerjik nedenlerden dolayı 
stres ve gerilim yüzünden 
aşk yüzünden

Karayollarının bazı kesimlerinde yol yapım ve onarım çalışmaları nedeniyle ulaşım kontrollü sağlanıyor.

diye (γιατί ... τα παρακάτω είναι τίτλοι τραγουδιών) 
Geleceksin diye bekliyorum.
Bitti diye sevinme.
Ηerkes seni gidecek diye biliyor.*
* σε τέτοιες περιπτώσεις το ρήμα πριν από το diye είναι σε 3ο ενικό πρόσωπο

Σάββατο 5 Φεβρουαρίου 2011

(2-11-3) ADLAŞTIRMA (genel) -mE/-Dİk/-(y)EcEk + iyelik + -(n)E/-(n)DE/-(n)DEn/-(n)İ

χρήση ως υποκείμενο ή συμπλήρωμα
Yeni tanıştığınız birinde en çok önem verdiğiniz sey nedir?
Tanıştığınıza memnun oldum.

ΠΡΟΣΟΧΗ!
ΣΩΣΤΟ
Senin böyle konuşman çok üzücü.
ΛΑΘΟΣ
Senin böyle konuşacağın bizi yanılttı.
Senin böyle konuştuğun herkes üzdü.
στις τελευταίες δυο προτάσεις σωστό είναι το  konuşman (δεν χρειάζεται μέλλοντας ή αόριστος)

σε αυτή την κατηγορία εμφανίζεται και επανάληψη του ίδιου ρήματος (κατάφαση ή άρνηση) ως εξής:
Doğruları söyleyip söylememe çelişkisine düşmeyin.
Çok düşündüm gittip gitmeme konusunda ama anladım ki gitmek en dogru kararmış.
Maçlarına gelip gelmememe karışmazdı.

πάλι χρησιμοποιείται ο ενεστώτας.

Παρασκευή 4 Φεβρουαρίου 2011

(2-12-2) ULAÇLAR -mEsİnE rağmen/karşın

αν και / παρά το γεγονός ότι
είναι ταυτόσημα και εναλλακτά
η ρηματική μορφή που προηγείται κλίνεται ανάλογα με το υποκείμενο.

Aktif olmama rağmen kilo alıyorum, ne yapmalıyım?
Çirkin olmana rağmen seni seviyorum.

Yasak olmasına rağmen derede balık alayan 10 kşi ykalandı .
Uzak olmamıza rağmen hep kalbimdesin.
102 yaşında olmanıza rağmen nasıl böyle genç kalabiliyorsunuz?
Emniyete götürülen eylemciler yaralı olmalarına rağmen hiçbir müdahale yapılmadan saatlerce kelepçeli bir şekilde bekletildiler.

Πέμπτη 3 Φεβρουαρίου 2011

(1-8-3) GENİŞ ZAMAN (hikaye kipi -(E/İ)rdİ) (rivayet kipi -(E/İ)rmiş)

ενέργεια (και συνήθεια) του παρελθόντος που πλέον δεν συμβαίνει.

άμεση αντίληψη

Biz her sabah kahvalti yapardık ama Turkiye'den gidip bu alışkanlığı bıraktık.



όχι άμεση αντίληψη (προσοχή στη μικρή διαφορά από τον ŞİMDİKİ ZAMAN rivayet kipi -İyormuş ...συνήθως ταυτόχρονα με άλλη ενέργεια)

Onlar her sabah kahvalti yaparmış ama Turkiye'den gidip bu alışkanlığı bırakmış.

Onlar Turkiyedeyken her sabah kahvalti yapıyormuş.

Τρίτη 1 Φεβρουαρίου 2011

Türkler Yunanca,Yunanlar Türkçe öğreniyor

Türkler Yunanca,Yunanlar Türkçe öğreniyor

Yunanların, Türkçeyi öğrenmek için ülke genelindeki 150 Türkçe kursuna akın ettikleri bildirildi.
Ülkede etkili olan finansal krize bağlı olarak Yunanlar, eskiden daha az rağbet edilen dilleri öğrenmek için yoğun çaba gösteriyor. 2011 yılında iyice popüler olan dillerin başında Türkçe, Arapça, Rusça, Çince ve İsveççe geliyor. Bu dillere artık sadece gençler değil, işsiz kalan yetişkinler de gerek göç etmek, gerekse de iş bulmak amacıyla ilgi gösteriyor.
Yetişkinlerin ve son dönemde gençlerin en çok rağbet ettiği dillerin başında ise Türkçe geliyor. Türkçe öğrenen Yunanların çoğunluğunu üniversite ve yüksek lisans öğrencileri, kamu ve özel sektör çalışanları, eğitim, hukuk ve sağlık sektörlerinde hizmet verenler şeklinde sıralanıyor.

Ezel 33.Bölüm Ramiz Dayı Etme Şiiri (Mevlana)

"Etme"

Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme
Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme
Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru

Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme
Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme
Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme
Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan

Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme
Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize

O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme
Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun sen mavediyorsun etme
Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme
İsyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme

Mevlana "Etme"

Gitme Yoksa (Nil Karaibrahimgil)

Nil Karaibrahimgil – Gitme Yoksa
Gitme yoksa içerim bütün uyku haplarını
Sonra karıştırırsın ruh kitaplarını
Bir mektup yazarım hep seni sevdimle biten
Sonra artık hesap et bir daha olur mu hiç neşen
Gitme yoksa atlarım en yakın köprüden
Hafızaya gerek yok bu olur tek hadisen
Gitme yoksa katlederim bizim yan komşuları
Sonra polise derim öldürmüş masumları
Gitme dünyam dönsün dönsün
Dünyam dönsün dönsün
Ben hiç kimse ölsüm mölsün istemem
Gitme yoksa düşer yolum kiralık katillere
Sonra vurup durursun ıssız sahillere
Gitme yoksa adım geçer akşam haberlerinde
Git gide yaşlanırsın bir akıl hastanesinde
Gitme dünyam dönsün dönsün
Dünyam dönsün dönsün
Ben hiç kimse ölsüm mölsün istemem
Gitme gitme
Gitme terketme, terketme gitme
Gitme gitme gitme
Gitme terketme, terketme gitme
Gitme istemem

(1-10-1) ADLAŞTIRMA -mE, -mEk, -(y)İş

απαρεμφατική μετοχή ως αντικείμενο

Να ειδωθούν από κοντά δεν ήταν (κατέστη) δυνατό.
Yakından görüşmek mümkün olmadı.
Η είσοδος απαγορεύεται.
İçeri girmek yasaktır.
Το να προσεύχεσαι είναι καθήκον.
İbadet etmek farzdır.

(2-8-1) ORTAÇLAR (öznesel) -(y)En -(y)EcEk/-mEktE/-mİş olan

Casper değince ilk olarak akla gelen olan Casper çizgi filminin onlar da bölümü vardır.
İstanbul'dan Sivas'a gelmekte olan ve cenazeye gidecek olanları taşıyan yolcu otobüsü, kar yağışı nedeniyle kayganlaşan yolda devrildi.
Günümüze kadar gelmiş olan resmi belgeleri, fermanları vb. inceleyen bilim dalı hangisidir?

Το olan προστίθεται στον επίσημο λόγο.
Στον απλό λόγο χρησιμοποιείται κυρίως το -(y)En  χωρίς olan για παρόν και παρελθόν όπως και το -(y)EcEk για το μέλλον.

Başbakan’a sormak istiyorum, bu ifadeyi okursa şu anda bakan olan, o zaman danışman olan kim, bu dosyayı temizlemek için araya girmiş. Sayın Başbakan açıklasın. O zaman danışman bugün bakan olan şahıs, Hacı Ali Hamurcu’nun avukatının bürosunda ne arıyor?